AĞAN İDRİS TARAFINDAN EJDERHANIN VURULUŞU
(Aгәан Идрис Агәылшаҧ Шыишьыз)
Göçmenler
yürüyordu yayan yapıldak tarumar,
Ulaştılar
bir meşe ormanına yemyeşil bir yer.
Kalmamıştı
dizlerinde derman, dediler: "yeter"
Tsaballıların
Sanıç köyü olacaktı ulaştıkları yer
Göçte
yeni umutların yeşerdiği, gözlerin yaşardığı yer.
Yâd
ellerde, ata yadigârı, gözlerimizi açtığımız yer.
Hey
gidi Sanıç! Acılarımızın ara durağı kara yazımızmışsın meğer.
Güzel
köyüm Sanıç’ım ölçülemez içimizde taşıdığın değer.
Geçmişte
çocukluk yıllarımın geçtiği masalsı yerler.
Sallandığımız
tahta beşikler, bez salıncaklar, nice günler!
Kafdağı
masalları anlatılırdı başucumuzda o göçebe gecelerde
Neler
kalmıştır o günlerden Sanıç'ımın gök kubbesinde.
Anlatırdı
anam Sanıç'ta ki yaşamı masalsı sözlerle
O
yaşamın içindeki acı tatlı unutulmaz anılarını bizlere
Savaş
sonrası Anadolu’da süren o yokluk yıllarını!..
Köy
halkının birlikteliğini, inanılmaz dayanışmasını,
Bir
lokma ekmeği, bir yudum suyu nasıl paylaştıklarını.
Göç
yaşamında hüznü mutlulukla nasıl yoğurduklarını
Hele
Aslan dayımın hediyesi olan armonikasıyla,
Nasılda
çalıp sabahlara kadar oynayışlarını,
Hüzünle
anlatır, anlatırken silerdi gözyaşlarını…
Çocuktum
ya, anlayamazdım o gözyaşlarının sırrını!
Hey
gidi hey! Şimdi anlıyorum halkımın kara yazgısını.
Sürgün
yıllarının acısının yüreklerine nasıl kazındığını…
Ateş
çemberine alınınca Abhazyam 19. Asrın ortasında.
Abhazların
her biri ölüme yâda bir yerlere yollandığında
Soykırımın
acısı yıllardır yaşanır oldu Kafdağı’nda
Kalplerinde,
zihinlerinde dönüş yolu aradılar hep yâd ellerde.
Ağanlar
soyu Uzunyayla da buldular kendilerini sürgünde
Anlat
anacığım anlat derdim atalarımızın acılarını, her gece
Ağan
İdris’i, Ağan Nuri’yi, dayılarımı anlatmasını isterdim
Göçte,
sürgün de dağıtılan insanlarımızı tanımak isterdim.
Her
ısrarımda gözleri dolar uzaklara doğru bakardı
‘’İşte
onun kanı tuttu diyorlar. Onun kanı çarptı,’’ derdi
Gözleri
donuk, sabit uzun uzun bakar dalar giderdi.
Dedesi
Ağan İdris’in efsaneleşen öyküsünü söylerken;
‘’Oğul!
Dayılarının her biri boylu poslu aslan gibiydiler
Ejderhanın
kanı tuttu da hepsi böyle büküldüler,’’ derdi.
Anam
eğilmemiş dimdikti o zamanlar, tam bir Abhaz kadını
Anlatırdı
anam kim bilir kaçıncı kez bana, bizlere.
‘’Oğlum!
Büyük deden Ağan İdris kopmuş Uzunyayla'dan
Törenin
yaşlılara verdiği yetkiye saygıyla ebediyen,
Anadolu’nun
bir başka yöresinde yer, yurt edinir,
Yöre
halkı beğenir erliğini, adamlığını, benimserler onu…
Onun
köy halkına, köylünün ona olmuştur güveni.
O
onlara, onlar ona kaynaşmış, çoğalmıştır sevenleri
Ama
Türkmen köyünün vardı git gide büyüyen sorunu,
Köy
halkı da, hayvanları da meraya çıkamıyordu bir Ejder yüzünden.
Meraya
giden sürü, tarlaya giden köylü telef oluyordu.
Ejderha
mekân tutmuştur köyün merasını, ormanlarını.
Yaralananlar,
hayvan telefleri ölenler gün gün artıyordu.
Yardım
ister köylüler, Ormanlarını ejderhadan kurtaracak,
Kendilerini,
hayvanlarını meralarını koruyup kollayacak.
Gece
gündüz toplanırlar bir kurtuluş yolu ararlar
Ejderha
boş geçirmez gününü, görünür ölümler saçarak.
Çift
başlı çift kuyruklu ejder boynuzlarını sallayarak
Kanatlarını
aça aça , ağzından alevler saçarak,
Saldırırmış
gördüğü her canlıya dehşetle kükreyerek.
Köylüler
çaresiz günler geçirirler korkuyla kıvranarak.
Kimi
der ‘’göçelim buradan,’’ kimi der yakalım tüm ormanı’’…
Köyün
yeni konarı büyük dedem Ağan İdris onlara,
‘’Bulun
bana bir mavzer kurtarayım sizi bu ejderden.’’
Silah
ve mermiler bulunur köylülerce tez elden…
Köylüler
korku ve umutla beklerler haberi Ağan İdris’ten
Silah
omuzunda orman yolunu tutar Selvi boylu adam
Yatar
pusuya, gözler ejderhayı birkaç gün uyumadan…
Köylüler
umudunu yitirir her geçen habersiz günden
Oysa
bilmezler Selvi boylu aslan dedem bekler anını
Bekler
göz-gez-arpacık ve tetiği çekme zamanını
Dalar
uykuya ejderha, söner ağzından saçtığı alevler
İri
gözlerinden fışkıran keskin ışıklar gitgide söner
Anı
bekleyen büyük dedem Ejderhanın sağ başını hedefler
‘’Gez-göz
arpacık’’ der hemen mavzerini ateşler…
Gök
gürültüsü gibi silah sesiyle gece uyanır uludereliler
Ejderha
fırlar uykusundan canhıraş kükreyerek ilerler.
Yiğitler
yiğidi Ağan İdris bir kez daha dokunur tetiğe
Ejder’in
köyü titreten sesi karışınca mermi seslerine
Siper
aldığı kayalıkların fırlar hemen ardından
Koşar
ejderin kıvranarak yattığı yerin önüne
Emin
olmak ister öldüğünden, söz ettiremezdi peşinden
Mavzerinin
ucundaki kasatura ile dokunur başına
Ejder
son nefesini verdiği anda ısırır aniden kolundan
Emindi
artık ölmüştü Ejder. Dönebilirdi artık köyüne
Sesler
kesilip sakinleşince etraf Ağan İdris görünür köyün üst başından
Meydanda
toplanmış olan köylülerin dikilir önlerine
Fark
eder o an yaşlı bir kadın zehirlendiğini ısırılan kolundan
Canını
hiçe sayıp bile bile koşar Ağan İdrisin yanına
Evlat
evlat diye diye başlar kolunu emmeğe yarasından
Gözyaşlarına
boğulur hıçkırıklar arasında seslenir köy halkına
Ben
değil işte bu kahraman kadındır siz, kurtaran ejderden
Sahip
çıkın bu fedakâr anamızın bundan böyle anısına
Saklayın
bu mavzeri de Ejderin ölümüne vesile olduğundan
Veda
ediyorum sizlere beni de bu olayıda hatırlayın.
Köy
halkı bırakmak istemez, yalvarır, yakarır gönülden.
Sen
kurtardın bu köyü büyük beladan, dertten,
Malımız,
canımız, varsa gönlüne giren kızımız olsun sana feda.
Üzülür,
kahroluruz eğer, bizleri bırakıp gidersen.
Kapanırlar
ayaklarına, istemezler ayrılıp gitsin köyden.
Ağan
İdris kararlıdır Ejderi vurup gidecekti buradan
Kimse
minnet edip eğilsin istemiyordu, buydu asıl neden
Vedalaştı
her kesle büyük küçük, ayrılıyordu Uludere’den
Bindi
yağız atına vurdu atını yollara yeniden…
Yağız
atı getirdi onu kendi halkına, Abhazlara,
Son
durak Sanıçtı Yiğit dedem İdris ve atına…
Bu
masalsı olay yüz yıl öncesi yaşandı, böyle biline…
Büyük
dedem Ağan İdris geldi geçti bu dünyadan.
Yüz
yıldır unutulmadı bu olay, Ağan İdris yaşar halkın dilinde…
Rıfat ÖZBEY (BEYA)
Not: Annemin bana bir masal tadında
anlattıklarını bende Sarnıçlılar bloğunda paylaşmak istedim. Ağan İdris’le özdeşleşen ve onun
yaşamındaki bu efsanevi olay bugüne dek anlatıla gelmiştir,
Olayın geçtiği yer Eskişehir yöresinde Uludere
köyü olarak söylenmektedir. Ağan İdris Sarnıç’a gelmeden önce bir müddet Uludere’de yaşamış bu
olaydan sonrada Sarnıç’a gelip yerleşmiş Papapha Goşhana ile evlenerek yaşamının sonraki yıllarını
burada geçirmiştir.
(***Ağan/Ağanaa/Yağan)
(***Sarnıç/Sanıç)