10 Ekim 2024

Sunuculuk Anılarım

Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisi'nin giriş sınavlarını kazanıp kaydımı yaptırdığımda Eskişehir Kuzey Kafkas Derneği'ne gitmeye başlamıştım. Benim için Kafkas dernekleri de okul kadar önemliydi. 1968/19669 ders yılı başladığında Kuzey Kafkas kökenli arkadaşlarla tanışmaya okul saatleri dışında dernekte buluşmaya başladık. Bir araya geldiğimizde çeşitli konuları tartışıp konuşuyorduk. 1969 yılı başlarında Şeker Fabrikası Salonlarında bir gece düzenlenmişti. Salona vardığımda programın başlamasına ramak kalmıştı. Salona girdiğim anda programın sunuculuğunu sen yapacaksın demeleri karşısında şaşırmıştım. Etrafımı saran yöneticilere bu güne kadar elime mikrofon bile almadığımı, hiçbir deneyimim olmadığını söylememe rağmen mikrofonla baş başa kalmıştım. Elime verilen mikrofon ve program listesi ile sahnede şuursuz bir halde dolaşmaya başladım, üzerime kaynar sular dökülmüş gibi oldum listeye bakarak kem küm bir şeyler söylemeye başladım. zor duruma düştüğümü fark eden daha önceki programları sunan  Mahmut Kuday yanıma gelerek taktik vermeye başladı. sahnede durarak bazen mikrofonu bana verdi bazen kendi aldı ve programın sonuna kadar yanımda durdu. birlikte programı tamamladık. O gece beni adeta ateşten almıştı.(12.08.2024 de rahmetli olan değerli büyüğümüzü daima minnetle anıyorum)

O gecedeki kötü sınavdan sonra mikrofon görünce kaçmam gerekmeliydi ama sonraki tüm programların sunumunu benim yapmam için ısrar edildiğinden sunuculuktan  kaçamadım. Sonraki yıllarda yönetim kurullarında da görev almaya başlamıştım. Eskişehir’de bulunduğum o yıllarda Kütahya’da bir gece düzenlenmişti, gecenin ilerleyen saatlerinde kapalı spor salonunun elektrikleri kesildi bir türlü arıza giderilemiyordu. Kulağıma gelen söylentilere göre arıza kasti olarak çıkarılmıştı. Elektik on beş yirmi dakika yandıktan sonra tekrar kesiliyordu ben de söylentileri ciddiye almış çok sert konuşmaya başlamıştım. Dernek başkanımız Abırzıva Bekir Erman, ikinci Başkan Fazıl Tekin beyi yanıma gönderip tempoyu düşürmemi, üslubumu düzeltmemi tembihliyordu. Gece boyu Fazıl bey sık sık yanıma gelerek Bekir bey “bizi bu akşam burada alıkoydurmak mı istiyor” dediğinde  benim ağzımdan çıkanı kulaklarımın duymadığını kavramış oldum. Tempoyu yavaş yavaş düşürerek seyirci ile bütünleşerek alkışlar arasında geceyi tamamladık. Eskişehir derneği olarak daha sonra bir çok il ve ilçede programlar düzenledik. Bunlardan Burdur ve Kırıkkale’deki programlar bende iz bırakan  gösteriler oldu. Eskişehir’den tayin olup gittiğim Yalova’da mikrofon yine beni bulmuştu. Yalova merkezde çok sık geceler tertip ediyorduk ayrıca çevre ilçelerde Karamürsel, Orhangazi, Çınarcık'ta ve Milli Eğitim’in “kendi okulunu kendin yap” projesiyle en az üç dört yıl matine ve suare olarak gösteriler yaptık. Yalova Kuzey Kafkas Kültür Derneği ile unutamadığım programlar içinde Kütahya ve Sinop'da ki kapalı spor salonundaki programlar ile Bursa Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu’ndaki gösteriler de vardır. Programı ben değil adeta seyirci sunuyordu, seyirci ile iyi bir diyalog sağlayarak nerede ise bütünleşip gitmiştim . Kütahya’da yıllar evel Eskişehir derneği ile yaptığımız geceyi anımsadığım için Sinop’ta Kafkasya’ya bir adım daha yakınlaştığımı hissettiğimden ve Bursa'da ise Kafkasya sevgisini lise yıllarında özümsediğim şehir olsa gerek diye kendimce bu programların müthiş güzel bir sunum içinde geçmesinin nedeni olarak bulmuştum.

Yalova Kuzey Kafkas Kültür Derneği ile Biga’da sahnesi gayet düzgün büyük bir sinema salonunda gösteri yapmak için karar aldık. Orada  Osmaniye köy muhtarı organizasyon işini üstlenmişti. Resmi başvuruları sağlamış salonu da tutmuştu ancak bir türlü davetiye satışında ilerleme kaydedemiyordu. Bunun üzerine Yalova’dan gidip üç gün çalışma yaptık. Gittiğimiz yerlerde görüştüğümüz kişiler bize “Çerkes düğününe para verip gidilir mi ?” diyorlardı. Sonuçta program gününe kadar yeterince davetiye dağıttık. Programın başından kısa bir süre sonra başlayan alkışlar, program sonuna kadar devam etti. Programı sonlandırdıktan sonra da sahneden ayrılamıyorduk. Gösteri sonrası folklorcularla dakikalarca süren fotoğraf çekimleri  yaptılar.

“Biz böyle olacağını düşünememiştik böyle olduğunu bilseydik bütün Biga’lı hemşehrilerimizi salona yığardık, kendi ailelerimizi bile getirmedik” diye pişmanlıklarını dile getirdiler. Bu samimi düşüncelerini  bizimle paylaşımlarını unutamıyorum.

Aynı yıl İnegöl’de bir program gerçekleştirdik. İnegöl’de o yıllarda dernek yoktu. Henüz lise çağlarında olan gençlerden oluşan bir gurup genç organizasyonu üstlenmişti. Merkezdeki bir sinema salonunda düzenlenen gösteriyi ve o gençleri hiç unutamıyorum. Birlikte çok güzel bir program gerçekleştirmiştik.

Bursa’ya tayin olup geldiğimde Bursa Kuzey Kafkas Kültür Derneği’nin düzenlediği bir çok gece ve programlarında yaptığımız açık artırma ve çekilişlerle ilgili de güzel anılarım oldu. Bursa’da Kültürpark'ta Taylan Gazinosu'nda Abhazya için yaptığımız, Abhaz sanatçı Hibla Gerzmava’nın katıldığı programı ve BUSKİ’de Abhazya yararına yaptığımız milli yemeklerin sunulduğu geceleri daima anımsıyorum.

Kocaeli ve Derince’deki geceler de çok anlamlı geceler oldu.

Kocaeli Fuar alanındaki gösteri sunumunda kekelemeye başladım, kelimeyi bir türlü söyleyemiyordum sonra seyircilere dönerek “gösterinin ne kadar heyecan verdiğini sizlerde görüyorsunuz, ben de bundan dolayı tutukluk yaptım” dediğimde yükselen alkış sesini  hiç unutamıyorum .

Bursa Birleşik Kafkasya Derneği’nin kuruluşundan sonra derneğin oluşturduğu Abrek Kafkas Halk Dansları Topluluğu ile bir çok gece ve programlar yaptık. Kapalı spor salonlarında, Tayyare Kültür Merkezi, Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu’nda gösteri programları, Roza Düğün Salonu'nda “Köy Düğünleri adı altında sürekli haluj geceleri, BUSKİ’de arka arkaya milli yemeklerin sunulduğu yemekli  geceler yapıldı. İstanbul’da farklı birçok il ve ilçede programlar düzenledik. Bursa televizyonlardan Olay TV’de, İstanbul’da ulusal TV kanallarında programlar yaptık.  Rahmetli Başkanımız Mahmut Bi ile birlikte Çeçenistan için yerel TV'lerde tanıtım programları, açık oturum toplantıları, basın açıklamaları düzenledik. Bursa Altınkaragöz Halk Dansları Festivali'ne katılan Çeçenistan’ın Vainak ekibinin yarışmalardan birinci olduğunun haftasında  Bursa UÜ İlahiyat Fakültesi Kültür Merkezi'nde yapılan gösteri müthiş bir tempo içinde, müthiş heyecanlı seyirci ile müthiş bir sunum oldu. O gece kendimi Çeçenistan’ın o mağrur Çeçen kulelerinde, Çeçen bayrağını dalgalandırdığımı düşlüyordum. Gurubun çoğu savaş gazisiydi, o gurubun yarısı da savaşta şehit olmuştu. Nurlarda uyusunlar. (14/07/1998).

Altın Ceylan, Merinos Hayat Lokantası'nda sabah kahvaltıları, iftar yemekleri, Armut Köy'de Muhammed Emin Paşa’yı anma günleri, Karacabey Hayırlar Köyü'nde iki yıl düzenlenen Kafkas Şöleni, Muradiye'de Staş Yura’nın Kafkas Giysi ve El Sanatları Sergisi önem arz eden faaliyetlerindendir. Birleşik Kafkasya Derneği’nin önemli faaliyetlerinden biride  20 Haziran 2006 da Nalmes’in Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirdiği gösteridir.

Bu gösterileri, programları kaydetmiş olsaydım bir kitap olurdu. Anımsadığım anılarımı paylaşma nedenim bu günlere kolay gelinmediğini bir çok il ve ilçedeki hemşehrimizin büyük emekleri neticesinde gelindiğini gözler önüne sermektir. Tüm derneklerimizi bu güne kadar yaptıkları çalışmalarından dolayı tüm kültür emekçilerine sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Bursa Birleşik Kafkasya Derneği’nde  emeği geçen bir çok hemşehrimizi bu gün rahmetle anıyoruz. Bekir Erman, Mahmut Bi, Aydemir Akay, Nevri Sümer, Cevat Erşen, Rahmi Şener, Muammer Öztürk, Zihni Şener, Meliha Şahin, Gülüzar Uygur, Güneş Karabiber, Nezaket Şener, Cemile Özbey, Fazilet Akay, Ruhsar Sağım, Ömer Varol nurlarda yatınız, anılarımızda daima yaşayacaksınız.  Hayatta olan tüm hemşehrilerimiz hizmetleriniz asla unutulmayacaktır. Daima huzur dolu bir yaşamınız olsun.









03 Ekim 2024

KOSACILAR / SARNIÇ’DAN BİR ANI



Tarımın makineleşmesinden evvelki zamanlarda tüm işleri insanlar zamanına göre geliştirilmiş ilkel aletlerle yaparlardı. Karasaban, dögen, yaba, tırmık, dirgen, orak, kosa (tırpan) , çapa, çepinle yapılırdı Sarnıç'ta henüz traktör, biçer döver, ot biçme makinaları yokken tarım işleri insan gücüyle yapılıyordu. Bende yaşım itibariyle o günleri yaşamış biriyim. İyide bir kosacıyımdır. Çayır, yonca mutlaka kosa ile biçilir, aktarılarak kurutulup,destelenir, samanlıklara taşınırdı . Buğday, arpa, yulaf, çavdar hem kosa hem orakla biçilir ve biçilenleri dokurcun yapmak için bağlayanlar olurdu. Harman yerlerine taşınırdı. Burçak elle yolunup,deste yapılıp toplanırdı. Türküsü bile vardır: aman ne zormuş burçak yolması...  

Köyde yapılan çiftçiliğin yanı sıra orta ölçekli hayvancılıkta yapılıyordu. Köyümüzün çok geniş çayırlıkları vardı, ot biçilme tarihi Haziran ayıydı. 

Her ot biçme zamanı anlatılan bir anı vardı. Köyümüze yakın köylerden ekipler halinde gelen kosacılar, aşağı yukarı bizim köyde 20 / 30 gün kalırlardı. Yine bir ot biçme zamanı, bu kosacılar ile Kozba Sünnah ağabey iddiaya girdiler. Kozba Sünnah ağabey köyün girişindeki bize ait çayırı tek başına bir günde biçebileceğini söyledi, kosacılar ise bu çayırın bir kişi ile değil ancak altı kosacı tarafından bir günde biçilebileceği iddia ettiler.

Ertesi günü koca çayırı tek başına bir günde biçen Sünnah abi iddianın kazanaı oldu. Sünnah abi iki metre boyunda fiziki gücü yüksek kosayı iki üç kişinin biçtiği namlu boyu kadar savurarak biçmesi onu meslek edinen kosacıları hayrete düşürüp, şaşkına çevirdi. Daha sonraki her ot biçme zamanı anlatıla anlatıla bu yıllara kadar gelmiştir. Bu anıyı artık ne göreni ne şahidi kaldı anılarda kaldı. Başta Sünnah ağabey olmak üzere o günleri yaşamış,  ahirete göçen tüm Sarnıçlıların ve kosacıların mekanları cennet, ruhları şad olsun.




21 Ağustos 2024

Sarnıç - Ağustos 2024




Sarnıç'ın drone ile havadan çekilmiş görüntüleri.
Fidan Yağan'ın facebook sayfasından alınmıştır.


 

24 Temmuz 2024

AĞANİPA KAPLAN'IN ARDINDAN ANILAR ...

Kozba Sünnah abinin yeğeni Ahıpha Füsun Akbaygil , Kaplan Abi'nin vefatını öğrenince baş sağlığı dilekleriyle birlikte kısa bir hatırasını aktardı.



...Kaplan abiyi çok düşündüm. Ben de bıraktığı izleri iyice hatırlamaya çalıştım: En belirgin, en güzel anım şu:

Ablamız Mınna ile Nadide yengeye ikindi kahvaltısına gittiğimiz günlerden birinde avluya giren atın nal sesleri duyulmuş, Yengenin "ah işte Kaplan, yavrum anca geldi, sabahtan beri dağdaydı.." lafı üzerine ben hemen avluya koşmuştum:

Kaplan abi üstünde ince endamına çok yakışan binici kıyafetiyle hızlı ve zarif hareketlerle atını bağlıyor, eyeri indiriyor.. Birinin geldiğini fark edince hafifçe dönüp omuzunun üstünden bana bakıyor ve  " Ooo hoş geldin yeğen, beni mi bekliyordun , çayı yaptın mı bari?" diye gülerek benimle şakalaşıyor. Yorgun ama gün doğuşundan beri çalışıp görevini yerine getirmiş olmanın mutluluğunu taşıyor, gözlerinin içi gülüyor. Yanık tenli, çok yakışıklı.
Ben hemen içeriye koşup dört gözle sevgili oğlunun dönüşünü beklediğini bildiğim Yengemize haber veriyorum: " Kaplan abi geldi, çay istiyor!" diyorum. Nadide yenge gülüyor, ocakta ekmek kızartmaya, çay bardaklarını hazırlamaya başlıyor. Hepimizin içi sevinçle doluyor, Kaplan abiyle birlikte kahvaltı ederken belki gününün nasıl geçtiğinden  bahseder , bir şeyler anlatır diye umutlanıyoruz..

Ben hemen onun atının üstünde hangi orman yollarından geçip nerelere gittiğini hayal etmeye başlıyorum...

Kaplan agbi elini yüzünü yıkayıp geldi,herkesi tek tek kibarca selamladı, çayların dumanı tüten, mis gibi kızarmış ekmek kokan sofraya oturdu. 

Umduğumuz gibi pek birşey anlatmadı..

Gününün nasıl geçtiğini bizim hayal gücümüze bıraktı. Dönüş yolunda Mınnam " ne kadar efendi, ne kadar çalışkan şu Kaplan, anası babası şanslı insanlarmış, Allah bağışlasın " dedi.

21 Temmuz 2024

AĞANİPA KAPLAN (İDRİS) ANA




 

Kırılmasın kalpler diye özen gösterirdin

Ayrışmasın dostluklar kurulsun isterdin

Pare pare olsa da yüreğin sabrederdin

Lafta bırakmaz hak hukuk tesis ederdin

Açmıştın yüreğini, sevgiyle yoğurmuştun

Nazik davranışınla gönülleri fethederdin

 

Ani ayrılışınla kavruldu seven gönüller

Ne zaman çevrilirse Sarnıç’a gözler

Anacak büyük küçük tüm Pazarcıklılar


Ağan İdris’in oğlu Nuri’nin üç oğlu bir kızı vardı: oğulları Tosun, Aslan ve Bahri; kızı da annem Nilüfer. Aslan Dayımın iki oğlu Kaplan ve Fehmi; kızları Ülker, Ferhan ve Nurhan. Ülker Ablam üç yıl kadar önce vefat etti. Kaplan Dayım geçirdiği kalp krizi sonucunda kaldırıldığı Bursa Şevket Yılmaz Hastanesi'nde yaşama veda etti. 20 Temmuz 2024 tarihinde ikamet ettiği Pazaryeri ilçesinde, ikindi namazı sonrası Sarnıç’daki aile mezarlığına defnedildi.
Nurlarda uyu, Yağanların asil evladı Kaplan Dayım, asla unutulmayacaksın, evlatların daima yaşatacaklardır adını.

Mekanın cennet, ruhun sad olsun, huzurla uyu. Evlatların Şafak, Güneş, Ayper ve Yücel’e Allah’tan sabırlar dilerim.


Masal tadında anlatırdı anam

Dayılarımı, yanına oturduğumda

Biricik kız kardeşleri Nilüfer'i

Yere göğe konduramazlarmış

Yemen'de şehit düşen babaları Nuri

Onunla birlikte olan amcaları Fehmi

Dönmemişler bir daha Sarnıç’a

Şehadet haberleri ulaşmış Hamiden nineme

Bir yumak olup sürdürmüşler sonrası yaşamlarını

Tosun dayım söylermiş her daim son sözü

Aslan dayım temsil edermiş aileyi her ortamda

Bahri dayımsa sağlarmış tüm düzeni, hazırlıkları

At tımar edilir, eyerlenir, avluda gezdirilmiş heyecanla

Yolcu eder, uğurlarmış uzun süre bekleyerek kapıda

Aslan dayım koyulurmuş hedeflenen yola

Bir uzlaşı toplantısı, bir cemiyete, bir cenazeye

Ya bir hasta yada bir yaşlıya ziyaretedir bu yolculuk

Anımsadım bu gün yaşadım yaşattım hayalimde

Ağabeyim kırk gün sonrası bizleri bir araya getirdiğinde

Aslan dayımın oğulları Kaplan ve Fehmi’nin arasında

Hüzün doluyum bir yandan

Ağabeylerinle yaşadığın mutluluğu yaşıyorum anam

Gün sonlanırken

18 Eylül 2022 - Sarnıç  ( 20 Eylül 2022 tarihli "DAYILARIM" yazısından )

NOT: Ağanalar hakkında geniş bilgiyi "Tsabaldan Sarnıca" kitabında bulabilirsiniz

22 Mayıs 2024

SARNIÇ - 1940'lı yılların başı

 


Tarihi bir fotoğraf, en az seksen yıl evveline ait. Fotoğraftaki isimleri artık tespit etmek zor, maalesef sorabileceğimiz kimse kalmadı. Yaşça artık sorulacak kişilerden biride benim. Bu fotoğraf (1940) benden yedi yıl evvel çekilmiş. Fotoğrafı Ahıpha Füsun Fallovita gönderdi. (Ahıpha Füsun Kozapha Bülbül’ün kızı, Kozba Sünnah’ın yeğeni.)
Üst sırada soldan sağa 1.Kozapha Bülbül 4.Kozapha Semiha, orta sıra soldan Hekimoğlu Nadide, Hekimoğlu Nuri, Yaşha Sabiha (Fatah). Alt sıra ortada oturan küçükler Yaşha Şükran, Yaşha Şahinde, en sağda Hekimoğlu Orhan.
İsimlendiremediğim kişilerin isimlerini bilen çıkarsa bildirmeleri halinde memnun olurum. Tarihe ışık tutacak fotoğraflarınız varsa Sarnıçlılar blogunda yayınlayalım ve arşivleyelim.

 

26 Mart 2024

NEŞE’NİN HİKAYESİ - Yaşanmış bir gerçek hayat hikayesi



Henüz üç beş yaşlarındayken
Düşe kalka koşturup dururken
Kuzuların oğlakların peşinde koştururken
Yaşıtlarınla birlikte avluda oynarken
Adeta gökte süzülen pençelerini açan bir doğan misali
Arkadaşlarının arasından bir hamlede alındın
Annenin sıcak kanatlarının arasından
Sana söylenen sevgi dolu sözleri duymamaktasın
Günler öncesi sana şefkatle sarılanlara
Nefret dolu gözlerle bakmaktasın
Alnına yazılan kaderi yaşamaya başladın
Yeni bir yaşam yeni bir hayat içindesin
Yere göğe sığdırılamıyorsun
El bebek, gül bebek el üstündesin
Oysaki sen yüreğinde yaşatıyorsun
Yalnız kaldığın tüm günlerde hayallerinde
Birlikte koşturduğun arkadaşların düşlerine giriyor
Sense annenin kanatlarının altında olamadığına yanıyorsun
Yeni hayata taşıyan ya bir hala ya bir teyzeydi
Bazen bir babaanne, bazen de bir amca, bazen de bir dayı
İyi niyetlerle iyi bir gelecek düşleyenlerden biri
Elinden tutup sevgiyle kucaklayarak
Yüreklerine basıp sahiplenip yetiştirmek
İstekleri hep insani boyutlara uzanıyordu
Annenin babanın söz hakkı kalmamış
Boyun büküp kala kalmışlardı içleri ne kadar yansa da
Senin iyiliğin için çekilmişlerdi kabuklarına
Yeni yaşamının başlangıcında
Küçücük yüreğinde hissettiklerini
Anlatamazsın dinletemezsin yıllar geçse de
İçini kavurur durur yetmişine gelmiş olsan bile
İhtimam görmektesin el üstünde tutulmaktasın
Karşıdan bakıldığında yaşadığın hayat
Saraylarda bir yaşama, bir hayata eşdeğer
Oysaki o küçücük yüreğini sarmış esaret
Haykıracaksın dokunsalar taşısan azıcık bir cesaret
Yere göğe konulmamaktasın
Daha neler yapılsın demekte her gören
Seninse aklın o mutlu çocukluk günlerinde
Koşturduğun evin yemyeşil avlusunda
Anne anne diye seslendiğin günleri anımsıyorsun
Kardeşlerinle oynadığını tozlu sokakları özlüyorsun
Öyle şaşalı öyle güzel bir hayat sürmektesin
Kıskanıyor insanlar senin bu yaşamını
Yerinde olmak istemekte belki bir çok kişi
Mutlu bir çocukluk yaşadığın sanılmakta
En güzel fistanlar içinde salınıp dururken
En güzel oyuncaklarla oynarken
İsteyebileceğin ne kalmış olabilirdi her şeye sahipsin
Anne anne diye koşturarak sarılmak istiyorsun
Hoplayıp zıplayıp koşturan kuzuların oğlakların arasında
Haykırmak düşe kalka koşturmak istiyorsun
Bilemez kimse senin o küçücük yüreğine
Sıkı sıkıya vurulmuş bir pranga olduğunu
Yaşamakta olduğun hayatın gerçeklerinin içinde
Sürdürdüğün hüzünle dolu kavganı
Kavrayamaz o hala ,o teyze, o dayı, o amca
Sanırlar üstüne giydirdikleri o pahalı fistanlarla
O en güzel okul kıyafetlerinle
Bir dediğinin iki edilmediğinin
Ayrıcalıklı bir hayatın olduğunu sanılır görünürde
Sense yüreğinde esen fırtınalarla çalkalanmaktasın
Ağlayamazsın, söyleyemezsin yüreğindekileri
Hele hasretinin tavan yaptığı bir gecenin
İlerleyen saatlerinde kaçıp annenlerin evine gidip
Kimselere görünmeden yatıp uyumuştun.
Sabah olmadan yataktan alınıp geri getirilmiştin
O kadar işlemişti ki yüreğine, unutamamıştın hiçbir an
Ondan sonraki günlerde zaman zaman
Geceleri yatağına yattığında yorganını üzerine çekip
Annem annem diye ağladın hıçkıra hıçkıra günlerce
Akmaz oldu gözyaşların, süzülmedi yanaklarından
Yaktı derinlemesine duygularını, sızladı yüreğin için için
Çocukluk günlerinde gösterdiğin tepkileri
Anlamaz kimse, kesersin fistanının eteklerini
Kopartırsın o en güzel çantanın saplarını
Yırtarsın kitabının, defterinin sayfalarını
İçinde yaşatıldığın o şaşalı hayatı değil
O küçücük yüreğini saran prangalardan kurtulmak
O çocukluk günlerine dönmek istemektesin
Yarım kalan çocukluk günlerini yaşamak
Yaşıtlarınla oyunlar oynamak istemektesin
Kuzuları oğlakları otlatmak suya götürmek istemektesin
Annenin hazırladığı ekmek çıkısını sırtına bağlamasını
Acıktığınızda yaşıtlarınla birlikte çeşme başında
Güle oynaya mutluluk içinde sofra hazırlamak istemektesin  
Yıllar içinde büyüyüp serpilmekte, yarınları karşılamaktasın
Okul günleri, dikiş nakış günleri derken hızla geçer yıllar
Zaman zaman kasabadaki evin önüne çıkar
Beklerken saatlerce görmek isteyerek yaşıtlarını
Bir film şeridi geçermiş o an gözlerinin önünden
Çocukluk günlerini yaşayarak gözlerin buğulanarak
Gözün görmez yaşatılan prensesler gibi yaşamı
Reddeder isyan edersin yaşamak istemezsin asla
Bahçe duvarına sıkı sıkıya yaslanarak haykırmak gelir içinden
Anne kucağında, anne kanatları altında olmak için
Neler vermezdin neler ? Gün bitsin istemezdin
Yaşadığın hayat sana ait değildi sanki bitsin isterdin
Gün sonlarında anılarına sarılarak yaşamak isterdin
Herkesin kıskandığı yaşamı, imrendiği hayatı
Esarette geçen yıllar olarak algılardın bu hayatı
Travma içinde sürdürdüğün hemen her günü
Fark edemedi hiç kimse, fark edemezdi hiçbir zaman
Bilinemedi her şey den üstün olduğu anne sevgisinin
Bilinemedi anneye olan hasretin yakıcılığını
Bilinemedi anneye olan sevginin sınırsız olduğunu
Bu hayatı sana yaşatanlarsa sanırlar sevgi duyduğunun
Bilemezler kin ve nefretle baktığını
Yeni yeni filizlendiğin günlerde
Kopartılıp köklerinden adeta bir vazoya alındığında
Hep göz önündeyken yapraklarınla çiçeklerinle göz kamaştırırken
Solmaya başladığın fark edilmiyordu bir türlü
Kol kanat gerenler farkında değildi elbet
Kol kanat gerdiklerini sandılar yıllarca
Gözyaşları döke döke yaşanan bu hayatta
Annenin kanatları altıda olmaktı tek dileğin
Düşe kalka da olsa peşinde koşturmaktı hep isteğin
Çocukluğunu, gençliğini sürdürdüğün o yılları
Esarette geçirilmiş gibi hissettiğini anlatamadın bir türlü
Uzun kış gecelerinde yorganını başına çekip
Ağladığın anları unutamadın hiç yaşam boyu
Ana kucağından koparılış anını
Kendine ait bir hayat yaşamadın, sana ait değildi o yaşam
Sahte bir hayat yaşamışsın sana yakıştırılan
Sana verilen rolü oynuyordun adeta
Başkalarınca imrenilen hayattan sen hep nefret ettin
İçin için yanan  yüreğin deki ateş
Bilinmez neden yıllarca yanar
Sahte gelir sana her gülüş
Sahte gelir sana her davranış
Rol yapmaya mecbur kaldın ömür boyu
Yıllarca yüreğinde hissettiğin ana sevgisini
Gizli gizli döktüğün göz yaşların
Şimdi anılarını yaşarken süzülmekte yanaklarından
Geçmiş de yaşadıkların yetmişine damga vururcasına
Dökülüverir yüreğini delercesine
Anılarını yaşarken dostça paylaşırken
Yıllar içinde kalan o geçmişte yaşadıklarının
Ağır yükü ile yaşadığını
Neşe olarak taşıdığın o ismin
Yaşamında hiç yer almadığı
Görmüştür okuyucu

 

Not: Yaşanmış bu gerçek hayat hikayesinin kahramanlarına rastlarsınız bakarsanız çevrenize


       05/02/2024 - YAŞANMIŞ HİKAYELER

22 Mart 2024

GÜNEŞ ABLAMIZ

Ahorapha Öznur Karabiber
Düzdağ 1944 / Bilecik 20 Mart 2024

Kesişmişti yollarımız Bursa’da

Kafkas derneklerinin ortamında

Büyük küçük herkes saygı duymaktaydı

İstisnasız sen hepsinin Güneş ablasıydın

Tanıdığım an benimde Güneş ablam oldun

Farkına vardım ki toplum için endişeliydin

Kültür erozyonuna uğradığımızın farkındaydın

Çözüm bulmak, çare olmak için çabalardın

Yemekli Kafkas, Abhaz gecelerinde daima

Yüzlerce kişiye Çerkes yemekleri yapımında

Esirgemediniz emeğinizi arkadaşlarınla birlikte

Günlerce hazırlıklar yapar koştururdunuz

Duymadım, yapamayız yetiştiremeyiz dediğinizi

Birlikteysek elbet olur der, moral verirdin çevrene

Alnınızın akıyla hazırlardınız tüm masaları

Otantik Kafkas yemekleri ile baştan başa

Televizyon programları, tanıtım ve sunumlarda

Yemekli gecelerimiz ve davetlerimizin hepsinde

Her zaman en başta sen vardın Güneş ablam

Anılarımızda daima yaşatacağız aziz hatıranı

Asla unutmayacağız daima kalbimizde yaşayacaksın

Nur içinde yat, mekanın cennet, kabrin nur olsun

Seni ana ana hazırlanacak bundan böyle sofralarımız.

 

Not: Güneş Ablamızla birlikte emeklerini esirgemeden fedakarca çalışan aramızdan ayrılan hemşehrilerimizi de rahmetle anmadan geçemeyeceğim.

Bekir Erman, Mahmut Bi, Aydemir Akay, Cevat Erşen, Muammer Öztürk, Rahmi Şener, Nevri Sümer, Turan Aslan, Meliha Şahin, Nezaket Şener, Fazilet Akay, Cemile Özbey, Güneş Karabiber Bursa Birleşik Kafkasya Derneği sizlere minnettardır.
Mekanınız cennet, ruhunuz şad olsun

08 Mart 2024

Teşekkürler Papapha Sevil

Tsabal’dan Sarnıç’a adlı bu kitabı yazmağa başlarken tek düşüncem köyümüz Sarnıç’ı zihinlerde yaşatmak, kuruluşundan bu yana geçen yaşamı gözler önüne sermek ve benim yetiştiğim yıllardaki mevcut ailelerin soy ağaçlarını tesbit etmek ve Sarnıç Köyü’nün adını ölümsüzleştirmekdi.

Soy ağaçlarını oluştururken çok itinayla yaklaştım ve aile bireylerine teyit ettirdim. Kitap yayınlanıp okurlarıyla buluştuktan sonra müspet ve menfi tepkileri bekledim ve hala bekliyorum. Müspet yaklaşımlarıyla duygu ve düşünlerini açıklayanlardan biride Papapha Sevil. Onun kaleme aldığı yazıyı aşağıda sizlerle paylaşıyorum.

Çok çok teşekkürler Sevil, benim kitapta anlatmak istediklerimi tümüyle yansıttığın için.

Gelin birlikte Papapha Sevil’in yazdıklarını okuyalım.
"Sevgili Rıfat Ağabeyim,

Kaleme aldığın bu eşsiz kitapla, köyümüzün derin köklerini ve yaşanmışlıklarını tüm detaylarıyla bizlere ulaştırdın. Sözlerin, hissettiklerimizi anlatmada kusursuz bir araç oldu.
Kitaptaki sayfalar arasında kendi geçmişimizi bulmak, anılarımızı yeniden yaşamak bize büyük bir mutluluk yer yer de hüzün yaşattı. Eserini okurken gözyaşlarıma engel olamadım, her kelime çocukluğuma götürdü beni. Bu duygu yüklü anları tekrar yaşamama vesile olduğun için sana sonsuz teşekkür ederim.
Kitabın, sadece köyümüz için değil, benim için de unutulmaz bir çocukluk yolculuğu oldu. Bu özel eserle Sarnıç'ımızın tarihine dair bıraktığın mirasa minnettarız. Yolun açık olsun.
Sevgili Dostlar,
Rıfat Ağabey'in muazzam kaleminden çıkan bu kitabı okuyan herkes, Sarnıç'a yolu düşmüş gibi kendi geçmişinden bir parça bulacak. Bu eser, insanın kendisiyle buluştuğu bir yolculuk niteliği taşıyor. Her sayfasında geçmişe dönüş yapacak, çocukluk anılarınızı, ailenizi ve köy yaşantınızı bulacaksınız.
Kitap, sadece bir coğrafyanın öyküsü değil, içinde yaşanan her anın altında yatan duyguları ve anlamı açığa çıkarıyor. Sarnıç'ın sokakları, evleri, insanları sadece bir köyü değil, unutulmaz anıları simgeliyor.
Bu muazzam eseri okumak, sadece bir köyün tarihine tanıklık etmek değil, kendi hikayenizle yüzleşmek anlamına geliyor. Bu kitap, size ait olan hatıraları bulmaya ve geçmişinizi yeniden keşfetmeye davet ediyor. Sarnıç'a yolu düşmüş herkesin, bu benzersiz eseri okumasını şiddetle tavsiye ediyorum."


27 Şubat 2024

HUZURLA UYU ÖZCAN ABLAM

 


01.04.1940 / 24.02.2024

Yaşamın boyunca hep çevrendekileri düşündün,

Umursamazlık etmez her derde deva olurdun,

O kadar çok koştururdun ki yine de yorulmazdın,

Olumsuzluklara boyun eğmez çözüm bulurdun.

Bu çabaların mükafatını Tanrı katında buldun.

Berat gecesinin ilahi güzelliğinde Allah katında,

Son nefesini verdin tüm sevdiklerinin arasında.

İlahi gecenin gizeminde huzurla hakka yürüdün,

Berat gününde Sarnıç’ın toprağıyla buluştun.

Yaşam boyu her neredeysen hemen herkese,

Koşarak el uzatırdın, kim bir derde düşerse,

Fark etmezdi konu komşu eş dost her kimse,

Kiminin ablası, kiminin teyzesi, kiminin yengesi.

Eskişehir’de herkese açıktı iki katlı evinizin kapısı

Ünlü bir misafirhaneydi, eksik olmazdı misafiriniz.

Hastane, adliye, hükümette varsa eğer bir işiniz,

Hazır bilirdiniz barınıp konaklayacağınız var eviniz.

Sen güler yüzle karşılar, ağırlardın tüm dostlarını

Gönül rahatlığıyla kalırlardı işlerinin sonuna kadar.

Benimse, hayatıma yön verip yaşama bağladın,

Annemden çok emek verip, kollayıp büyüttün.

Şefkatle kucaklardın sevgiyle bağrına basardın,

Acı tatlı her günümde yanı başımda bulunurdun.

Evlatlarına bile ayırmadın bana ayırdığın zamanı,

Sana minnettarım canım ablam, huzur içinde uyu.

Mekanın cennet olsun, unutamam asla yaşam boyu,

Meşelikler içinde sevdiklerinin arasında huzurla uyu..









22 Şubat 2024

Tarihi Bir Fotoğraf




En az 90-95 yıl evveline ait olan bu fotoğraf benim için çok önem arz ediyor.
Dedemin kız kardeşi Beyipha Hılkan hanım h
alam, eşi Abırzıva Emin, kızları Nafiye (ayakta soldaki) ve Mübeccel (ortada) ve torunları Tekin ve Zuhal'in olduğu bu fotoğrafta ayakta sağ baştakinin kim olduğunu çıkaramadım. Hılkan hanım halamın gelinlerinden biri olabilir. Tanıyan çıkarsa bildirirse iyi olur.


Sarnıçta Acı Günümüz - Nurlarda Uyu Aysel Tatsa

 



Sarnıça hayat verenler içinde

Gelin olup katılanlar arasında

Her daim yer aldın hem en başta

Küçük güzel köyümüzün geleceğinde

Sarnıç ailesi içindeki doldurulmaz yerin

Dolmayacak hiçbir zaman Aysel gelin

Hem Papbaların hem Sarnıçımızın

Yaşamında derin izler bırakıp gittin

Seni her daim içtenlikle arayacağız

Papbaların gelini olarak hep anacağız

Huzur içinde nurlarda uyu Aysel gelin

Mekanın cennet, ruhun şad olsun

 

19 Şubat 2024

 



Hep sevgi ve minnetle andığım Apapba Orhan ağabeyimin değerli eşi, Gürbüz, Oğuzhan ve Belgin'in anneleri Zehra Aysel Baba'nın vefatı hepimizi derinden üzdü.

Nurlarda uyu Aysel Tatsa

Mekanın cennet, ruhun şad olsun.

01 Ocak 2024

TSABALDAN SARNIÇ'A


Değerli hemşerilerim belgesel niteliği taşıyan blog sayfamız kitap olarak neşredilmiş bulunmaktadır. Bu kitap özde Sarnıçlıları kapsamakta ise de genel olarak  tüm Tsaballılara ait yani hepimize ait bir kitap hüviyetindedir . Bundan böyle bilinen bilinmeyen Tsabal köylerindeki halkımızı ilgilendiren konuları toparlayabilirsek geçmişi ve geleceği bir araya getirebilirsek ikinci basımını gerçekleştirebiliriz. Bunun için önce bu blokta toparlayalım . Yayınlanan yazıları ve fotoğrafları kitaplaştırarak tarihe  kazandıralım. Mensup olduğumuz Abhazya'nın  Tsabal'ını hep birlikte yaşatalım.

Elinizdeki gereksiz gördüğünüz en ufak bilgiyle önemli bilgilere ulaşabiliriz. Şu Sarnıçlılar  bloğumuz bile ayda ortalama 800/1000 kişi tarafından takip edilmektedir. Yalnız başına sürdürdüğüm bu çalışmaya hepinizin ortak olmasını bekliyorum. Bazen bir fotoğraf bazen küçücük bir anekdot bizi tarihin derinliklerine ailelerimize geçmişine götürecektir. Birlikte yol yürümeye var mısınız ?

En derin sevgi ve saygılarımla yeni yılınızı kutlarım.
Huzur ve mutluluklarla dolu nice güzel yarınlarınız olsun...