(1917 - 27 Temmuz 2009)
Bana bak evladım yolun sonuna geldim derdin
Bende derdim ki yıllardır sen hep bu sözü söyledin
İhtimal vermezdim bu kadar aniden karar verecektin
Hafızamda silinmez hatıralar bırakarak gidecektin
Her günün akşamı eve heyecan içinde koşardım
Ne yapıyorsun ne haldesin diye usulcana yaklaşırdım
Nazlanmayasın diye sözüm ona mesafe koyardım
Bir sürpriz yapıp gideceğini nedense bilemedim
Tatlıyı severdin tatlı söz söylemesini de severdin
Anlayan anlardı elbet gönül almasını da iyi bilirdin
Sana değer verene gereken değerin fazlasını verirdin
Her günün akşamındaki gibi neden beni beklemedin
Nasıl mutlu olurdun beni aniden karşında görünce
Mutluluk dolardı gönlün kapılırdın sonsuz bir sevince
Gün boyu süren hasretin sona ererdi göz göze gelince
Yaşamımda silinmez anılar bırakıp gittin oldu mu sence
Bak kanım kalmadı canım kalmadı der dururdun
Gel evlat elimden tut götür diyerekten buyururdun
Derdim bende sana yürü elindeki şu asa’na tutun
Nereden bilirdim anam, sonuna yaklaşmışsın yolun
Sözlerinde hakikat gönlünde dolu bereket vardı
Bir asra yakın yaşamında kim bilir neler vardı
Biliyorum zaman zaman duygularını hüzün sarardı
Bizlere gönül mü koyup gittin, aniden gidecek ne vardı
Her günün akşamında Sanıç’ı anar bakardık yollara
Seni taşımak isterdim hep geçmişte kalan güzel anılara
Oysaki sen bahara değil bakıyormuşsun sonbahara
Yaşamda mutluluk ararken uçup gittin sonsuz alemlere
Gözlerinde oluşan çapak ile boğazındaki hıçkırığa
Elindeki asayı atıp başlayacaktık birlikte koşturmağa
Çare de bulacaktık hani yaşlılık denen o illet hastalığa
Muradına erdin ulaştın sevdiklerini saran toprağa
Görmüyorum derdin görmediğin kim bilir neler vardı
Seni anlayabilenler görebilirdi aydınlık bir dünyan vardı
Anam tutmak istiyorum uzatsana ne olur ellerini şimdi
Diyorsun ki artık çok geç evlat çok, bu hayat sona erdi
Nereden gelmişti aklına bilmem bana mevlit okut demen
Aklım sırrım ermiyor o gün durduk yerde böyle söylemen
Dayılarım mı gelmişti ondan mıydı hazırlanın demen
Oldu mu anam böylesine bir sürprizle Sanıç’a gitmen
Kendine has Türkçe, Abhazca karışık duaların vardı
Dalar giderdin hep kalbinde yaşattığın Sarnıç’ın vardı
Gözlerin daima uzaklardaydı bakışların Sarnıç’ı arardı
Yolun sonu hiç bilemedim meğerse Sarnıç’a uzanırdı
Sessiz sakin doksan yılı aşkın çile dolu acı dolu bir hayat
Yapma canım anam yapma bize de derdim edebiyat
Yıllarca yüklendiğin o ağır yüklerle geçti bir ömür heyhat
Sonunda öyle bir final hazırladın ki artık orda et rahat
Ağlasak neye yarar, ağlamak ne huzur verir nede rahat
Seçip işaretlettiğin yerdesin et artık sonsuza dek istirahat
Hep olmak istediğin Sanıç’da geleneklerimize de verdin hayat
Meşe ormanlarında Yaşalarla Ağanların arasında sür hayat
Ölümsüzleşmiştin gözümüzde sanıyorduk baki kalacaksın
Dünya dönüp durdukça her daim başımızda bulunacaksın
Nilüfer çiçekleri gibi dünyamızda süzülüp duracaksın
Bir yaz akşamında imiş bilemezdik meğerki o son nefesin
Armonika’yı gördükçe iç çeker ah yine çalabilsem derdin
Bahsederdin sabahlara kadar çalıp oynadığınız günlerden
Abhazların yıllar öncesindeki yaşantılarına olan özleminden
Şimdi anılarımızda yaşatmaktan başka ne gelir elimizden
Sen yaşarken farklıymış oysaki hayata olan bakışım
Meğerse sen taşıyormuşsun dünyamı eğildi başım
Ah bilemezsiniz dostlarım yüce dağlar gibidir yasım
Birden bire çöktü dünyam kaldıramıyorum şimdi başım
Gurur duyardım seninle anam sağlıklı bir yaşamın vardı
Bilirdim dünyamın seninle aydınlanan tarafları vardı
Görmüyor gözlerim hiçbir şey, şimdi kalbim bomboş kaldı
Can anam Hasretin gönlümü ilk günden alev gibi sardı
Annelerinizin dizinde uzanamıyorsanız anılarınıza uzanın
Annelerinizi daima sonsuza dek kalplerinizde yaşatın …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder