Kozba Sünnah abinin yeğeni Ahıpha Füsun Akbaygil , Kaplan Abi'nin vefatını öğrenince baş sağlığı dilekleriyle birlikte kısa bir hatırasını aktardı.
...Kaplan abiyi çok düşündüm. Ben de bıraktığı izleri iyice hatırlamaya çalıştım: En belirgin, en güzel anım şu:
Ablamız Mınna ile Nadide yengeye ikindi kahvaltısına gittiğimiz günlerden birinde avluya giren atın nal sesleri duyulmuş, Yengenin "ah işte Kaplan, yavrum anca geldi, sabahtan beri dağdaydı.." lafı üzerine ben hemen avluya koşmuştum:
Kaplan abi üstünde ince endamına çok yakışan binici kıyafetiyle hızlı ve zarif hareketlerle atını bağlıyor, eyeri indiriyor.. Birinin geldiğini fark edince hafifçe dönüp omuzunun üstünden bana bakıyor ve " Ooo hoş geldin yeğen, beni mi bekliyordun , çayı yaptın mı bari?" diye gülerek benimle şakalaşıyor. Yorgun ama gün doğuşundan beri çalışıp görevini yerine getirmiş olmanın mutluluğunu taşıyor, gözlerinin içi gülüyor. Yanık tenli, çok yakışıklı.
Ben hemen içeriye koşup dört gözle sevgili oğlunun dönüşünü beklediğini bildiğim Yengemize haber veriyorum: " Kaplan abi geldi, çay istiyor!" diyorum. Nadide yenge gülüyor, ocakta ekmek kızartmaya, çay bardaklarını hazırlamaya başlıyor. Hepimizin içi sevinçle doluyor, Kaplan abiyle birlikte kahvaltı ederken belki gününün nasıl geçtiğinden bahseder , bir şeyler anlatır diye umutlanıyoruz..
Ben hemen onun atının üstünde hangi orman yollarından geçip nerelere gittiğini hayal etmeye başlıyorum...
Kaplan agbi elini yüzünü yıkayıp geldi,herkesi tek tek kibarca selamladı, çayların dumanı tüten, mis gibi kızarmış ekmek kokan sofraya oturdu.
Umduğumuz gibi pek birşey anlatmadı..
Gününün nasıl geçtiğini bizim hayal gücümüze bıraktı. Dönüş yolunda Mınnam " ne kadar efendi, ne kadar çalışkan şu Kaplan, anası babası şanslı insanlarmış, Allah bağışlasın " dedi.